19 Haziran 2011 Pazar

biraz dağınık kaldı

Kabanımdan içeri giren soğuğun beni yataklara düşüreceğini bilmeden yokuştan aşağı evime doğru gidiyordum. Evim yokuşun bittiği yerde soğuk mermerlerle bezeli beş katlı bir binanın en alt katıydı. Apartmanın önüne gelince kafamı girişi bina kapısının hemen yanında olan kahveye uzattım. Buraya taşındığımdan beri en çok sevdiğim yer bu kahve olmuştur, özellikle de tahta parkeleri. Cemil'i görünce poşetleri kapı ağzına bıraktım, uyuşmuş ellerimi bozuk para çıkartması için cebime götürdüm, masanın üzerine bir kaç demir ve iki tane kağıt bir milyon bıraktım, ardından tekrar bina girişine yöneldim. Giriş kapısı açıktı ve aslında bunu umursayacak tek kişinin de ölmüş olması hiç hoş değildi. Yöneticimiz Ulaş Hanım geçen sene katalitikten çıkan gazdan zehirlenerek eşiyle birlikte can vermişti, belki kızı da evdeydi tam hatırlamıyorum ama haberlerde kadın aynen böyle anons etmişti.


Posta kutusuna bakmadan aşağıya indim. Tahta kapının tek kilidi vardı, onu da kolayca açtım, poşetleri girişe bıraktım, kabanımı fortmantoya astım ve terlikleri ayağıma geçirdim. Eve uğramayalı neredeyse iki ay olmuştu ve iki ay sonra bile her şeyi yerli yerinde bulmak güzeldi. Mutfak penceresinden içeri sızan güneş geçen iki ayın tozunu gözüme sokma çabası içerisindeydi. Evin içi gerçekten soğuktu, gerçekten kirliydi ve gerçekten berbat kokuyordu. Buzdolabını karıştırmaksa gerçek bir zaman kaybıydı. Mutfaktan ayrılıp yan kapıdan salona geçtim, koyu yeşil tekli koltuğa bıraktım bedenimi. Tozlar havaya uçuştu, bense kolumu yanımdaki komodinin üstüne koyup bunun keyfini çıkartmaya baktım. Uzunca bir süre gözüm yerdeki karolara dikilmiş vaziyette oturdum.

Kendimi Oğuz Atay'ın Selim'i gibi hissediyordum. Belki biraz da Selim'e özenerek kitapları toplama bahanesiyle kitaplığıma doğru bir manevra yaptım. Ama şimdi penceremden süzülen bir güneş olmadığı için tozları görmem mümkün değildi. Eskiden beri düzenleme işine takıntılıydım, bu sebeple esasında raflar düzenliydi. Beş rafta sırasıyla film dvdleri, müzik cdleri, okuduğum kitaplar, okunmayı bekleyen kitaplar ve dergiler vardı. Kitaplıkta o an gözüme takılması muhtemel pek çok eşya vardı ama benimki Suç ve Ceza'ya takıldı. Aldım elime, tozları gitsin diye salladım, arasından bir kağıt düştü. Kitap ayracı kullanmam ben, onun yerine üzerine notlar aldığım kağıtlar sıkıştırırım kitabın arasına. Ne çok not yazmışım diye geçirdim içimden. Kağıdın köşesinde dört ay öncesinin tarihi atılıydı. Demek kitabı elime almayalı dört ay olmuştu. Peki ben ne zaman bu kadar dağınık biri olmuştum!


Bugünden 42 Gün Önce
Bugün uzun bir tren yolculuğuna çıkıyorum. Uzun bir tren yolculuğuna bugün çıkıyorum. Bir uzun tren yolculuğuna bugün çıkıyorum.

Bugünden 39 Gün Önce
Ayağımda bot, altımda keten pantolon, üstümde oduncu gömleği ve uzun palto, sırtımda çanta. Çantanın içinde de belli başlı şeyler var. Gittiğim bir yer yok, varılacak bir yer varsa Güney Amerika olabilir, yani olsa güzel olur. 

Bugünden 38 Gün Önce
Bugün trende ateist bir insanın cennete girip giremeyeceği üzerine düşündüm. Bence girebilir. İnsanlığa  karşı sevgi besleyen, yardımdan gocunmayan, insanlar için hep iyiyi isteyen bir ateist cennete girebilir. Neticede Allah'ın affediciliği ateistin inkarından daha yücedir. Diyelim Edison ateistti ama yaptığı icat 250 yıldır insanoğlunu aydınlatıyor, Allah bu kulunu affetmez mi? 

Bugünden 33 Gün Önce
Joshua diye biriyle tanıştım ve geçen bahsettiğim ateistlik üzerine konuştuk, sanırım aynı fikirdeyiz.

Bugünden 30 Gün Önce
Joshua ile ayrıldık, o güneye gitmeye karar vermiş, ben biraz daha kuzeye gideceğim. 

Bugünden 27 Gün Önce
Hala kuzeydeyim. Çok kötü hastayım ve bir kaç gündür kilisede yatıyorum. Buranın reçeli şimdiye kadar yediğim en lezzetli şey.

Bugünden 24 Gün Önce
Nerede olduğumu ve nereye gittiğimi bilmiyorum. Hava hala çok soğuk. Artık güneye gitmeye karar verdim.

Bugünden 12 Gün Önce
Özgürlük içinde, özgürlük kafanda, özgürlük sen neredeysen orada.

Bugünden 11 Gün Önce
Yalnız olunca hissetmek daha değerli geliyor, özlemek daha acı, sevinmek daha sade.

Bugünden Bir Kaç Gün Önce
Dönünce şunu fark ediyorsun ki dönmek hakikaten keyifli.

*foto: TIK