2 Temmuz 2012 Pazartesi

pavlo irynich'in kış sabahı


koyu mavi siyaha çalan bir gökyüzüne uyandı pavlo ırynich. yataktan doğruldu, üzerinde mavi çizgileri olan gri yorganı ayak uçlarıyla karyolanın dibine sıkıştırdı (pavlo yapmasana, bak kırıştıracaksın güzelim yorganı, üstelik daha yeni ütüledim). annesinin sesi kulaklarında çınladı. kalkarken yerdeki saate takıldı gözü. o an geç kaldığını anladı. hızla tuvalete koştu. çişi bitmek bilmedi, daha hızlı işeyebilmek için kendini kastı pavlo. elini yüzünü yıkadı, aynaya dönerek burun deliklerini kocaman açıp içindeki sümükleri aldı. 

pavlo ırynich: 24 yaşında, önemsemediği bir memuriyet işini sürdürüyor, ailesinden ayrı 1+1 evde tek başına yaşıyor, arada sevgilisinin de eve geldiği oluyor, iş yerinde kimseden hazzetmez.

gardırobundan en az kırışık gömleğini alıp mutfağa koştu, düğmelerini iliklerken bir yandan buzdolabından kahvaltılık çıkarma peşindeydi. ağzına bir zeytin attı, arkasından sandalyeye asılı ekmek poşetinden bir dilim ekmek kopardı. tekrar içeri koştu, pantolonun paçasını ayağına geçirdiği gibi mutfağa döndü. buzdolabından asidi kaçmış kolayı çıkarıp önündeki bardağa boşalttı. peyniri kalıp olarak kaldırıp bir parçasını ısırdı, bir parçada yere döküldü (aşk olsun pavlo, daha yeni temizledim mutfağı). her lokmada daha fazla geç kalmamak için odaya dönüş isteğiyle doluyordu ama açlığını henüz bastıramamıştı.

pavlo ırynich: 177 santim, 65 kilo, yeşil gözler, kısa saç, memuriyetten arta kalan zamanda bırakılan sakal, en sevdiği kıyafeti geçenlerde mağaza vitrininde gördüğü kareli gömlek.

pavlo yatağını bile toplamadan kendisini a. şehrinin soğuk havasına bıraktı. saatine baktı, saatine bakamadı, aceleden evde unutmuş olmalıydı. daha fazla geç kalmamak adına taksiye bindi. taksiciden biraz daha hızlı gitmesini rica etti. 4 dakika 25 saniye süren yolda bin türlü yalan uydurmuş, kendisini de bu yalanlara inandırmıştı. taksiciye parasını takdim etti, üstünü beklemeden fırladı. bankanın önüne geldi, kapı kapalıydı. rezil olmamak için önce sanki gelip bankanın açılış kapanış saatlerini kontrol ediyormuş intibası vermeyi denedi sonra bir arkadaşını bekleyen insan modeli halini alarak telefonunu kulağına götürdü, yerdeki karolara bakarak ileri geri yürümeye başladı. etrafta kimseler yoktu (yalnızsın pavlo, devam et). biraz önceki taksicinin sesi.

pavlo ırynich: 2 senedir memuriyet işini yürütmekte, pazar günleri çalışmadıklarını biliyor ama hangi gün pazar onu tam kestiremiyor, yalnız yapmaktan hoşlandığı şey parkta çay içmek.

sevgilisini aramak geçti pavlo'nun içinden (canım biliyorsun dün mesaiye kaldık, uyumak biraz olsun benim de hakkım). vazgeçti, evinin yolunu tuttu. terlemişti pavlo, üstündekilerle beraber duşa girdi. üstündekileri ve kirli sepetindekileri toplayıp çamaşır makinesine doldurdu, içine bolca deterjan döküp çalıştırdı (bak pavlo, artık sadece bu topu atacaksın çamaşırlarının içine, hiç deterjana para verme e mi oğlum).

pavlo ırynich: termosu var, evi k. parkına yakın, hava soğuk, sigara kullanmıyor ama kötü bir öksürüğü de yok değil.

pavlo akşamüstü termosta çay yaptı, kağıt peçetenin içine şekerlerini koydu, bir kupa yanında fazladan bir kupa daha aldı. pavlo'ya apartman kapısını kapıcı açtı. sekiz dakika sonra parka giriş yaptı, telefonu çaldı ama elleri dolu olduğundan cevap veremedi (aşkım, bu gece sana geleyim diyorum, yemek yedin mi?). 'her zamanki yer'i olan insanları kıskandı pavlo ırynich, rastgele bir yere oturdu. soğuk katlanarak artmakta, burnundan sümükler akmak üzereydi. çay koydu, çok şeker attı. kaşık almamıştı pavlo. cebinde getirdiği '3 ü 1 arada'lardan birinin içini çöpe döktü, ambalajı ters çevirdi, çantasındaki kalemi çıkarıp ambalajın içine soktu. bunları yapması 47 saniyesini aldı.

pavlo ırynich: parkta tek başına, çay içiyor, telefonunda bakmadığı bir cevapsız araması var, henüz yarına yetiştirmesi gereken raporları yapmadığını bilmiyor.

çevresine baktı pavlo, yan bankta ellerinde eldiveni olan bir kız gördü, kupasına daha sıkı sarıldı. sonra göz göze geldiler, pavlo gözlerini hemen kızın avucundaki kitaba kaçırdı (geçen partide bir kızla tanıştım pavlo). tekrar kıza baktı, kızın hala baktığını görünce elindeki termosu işaret etti. kızın başını salladığı görünce termosuyla birlikte yan banka yöneldi. çayı doldurdu, peçetenin içindeki şekerleri uzattı, çayı kendisi karıştırdı. kız çayı alıp kitabı okumaya devam etti. pavlo önüne bakarken her şey bir şeyin etrafında durmadan döner, insanın payına düşen sarhoşluktur dedi. kız anlamsızca başını çevirdi, pavlo açıklama gereğiyle doldu: 

kitapta geçiyor da.“ 
oraya kadar gelmedim herhalde. pavlo ırynich tedirginlikle gülümsedi, daha da konuşmadı (konuşsana be adam).

pavlo ırynich: biraz utangaç, daha da konuşacağını sanmıyor, çay tam kıvamında, burnu kızarmış, cebinde peçetesi yok ve bunun farkında değil, yanındaki kıza kumpir ısmarlamak istiyor, kendisi de çok seviyor ama sevgilisi sevmediği için uzun zamandır yemedi.

kumpir yemeye gidelim mi?
sana gidelim.

pavlo şaşkın ama huzurlu. çayından son yudumunu aldı, eşyalarını topladı. saatine baktı, saatine bakamadı, rahatlıktan evde unutmuş olmalıydı.

kapım çaldı, birtakımçokmühimevgereçleri pazarlamaya gelmişler, gönderip içeri döndüm. murat hareketsiz beni bekliyordu, çayımı doldurdum biraz önce koltukta bıraktığım bedenimin üzerine oturdum. murat atıldı önce.

ee, olum sonra noldu, çatlatmasana adamı.
uyandım murat, nolucak.

bu hikayenin aslını bilen adama sevgilerimle
kış - yarıyıl tatili - 2009