koyu mavi siyaha çalan bir gökyüzüne
uyandı pavlo ırynich. yataktan doğruldu, üzerinde mavi çizgileri olan gri
yorganı ayak uçlarıyla karyolanın dibine
sıkıştırdı (pavlo yapmasana, bak kırıştıracaksın güzelim yorganı, üstelik daha
yeni ütüledim). annesinin sesi kulaklarında çınladı. kalkarken yerdeki saate
takıldı gözü. o an geç kaldığını anladı. hızla tuvalete koştu. çişi bitmek
bilmedi, daha hızlı işeyebilmek için kendini kastı pavlo. elini yüzünü yıkadı,
aynaya dönerek burun deliklerini kocaman açıp içindeki sümükleri aldı.
pavlo ırynich: 24 yaşında, önemsemediği bir memuriyet
işini sürdürüyor, ailesinden ayrı 1+1 evde tek başına yaşıyor, arada
sevgilisinin de eve geldiği oluyor, iş yerinde kimseden hazzetmez.
gardırobundan en az kırışık gömleğini alıp
mutfağa koştu, düğmelerini iliklerken bir yandan buzdolabından kahvaltılık çıkarma
peşindeydi. ağzına bir zeytin attı, arkasından sandalyeye asılı ekmek
poşetinden bir dilim ekmek kopardı. tekrar içeri koştu, pantolonun paçasını
ayağına geçirdiği gibi mutfağa döndü. buzdolabından asidi kaçmış kolayı çıkarıp
önündeki bardağa boşalttı. peyniri kalıp olarak kaldırıp bir parçasını ısırdı,
bir parçada yere döküldü (aşk olsun pavlo, daha yeni temizledim mutfağı). her
lokmada daha fazla geç kalmamak için odaya dönüş isteğiyle doluyordu ama
açlığını henüz bastıramamıştı.
pavlo ırynich: 177 santim, 65 kilo, yeşil gözler, kısa
saç, memuriyetten arta kalan zamanda bırakılan sakal, en sevdiği kıyafeti
geçenlerde mağaza vitrininde gördüğü kareli gömlek.
pavlo yatağını bile toplamadan kendisini a. şehrinin soğuk havasına bıraktı.
saatine baktı, saatine bakamadı, aceleden evde unutmuş olmalıydı. daha fazla
geç kalmamak adına taksiye bindi. taksiciden biraz daha hızlı gitmesini rica
etti. 4 dakika 25 saniye süren yolda bin türlü yalan uydurmuş, kendisini de bu
yalanlara inandırmıştı. taksiciye parasını takdim etti, üstünü beklemeden
fırladı. bankanın önüne geldi, kapı kapalıydı. rezil olmamak için önce sanki
gelip bankanın açılış kapanış saatlerini kontrol ediyormuş intibası vermeyi
denedi sonra bir arkadaşını bekleyen insan modeli halini alarak telefonunu
kulağına götürdü, yerdeki karolara bakarak ileri geri yürümeye başladı. etrafta
kimseler yoktu (yalnızsın pavlo, devam et). biraz önceki taksicinin sesi.
pavlo ırynich: 2 senedir memuriyet işini yürütmekte,
pazar günleri çalışmadıklarını biliyor ama hangi gün pazar onu tam
kestiremiyor, yalnız yapmaktan hoşlandığı şey parkta çay içmek.
sevgilisini aramak geçti pavlo'nun içinden
(canım biliyorsun dün mesaiye kaldık, uyumak biraz olsun benim de hakkım).
vazgeçti, evinin yolunu tuttu. terlemişti pavlo, üstündekilerle beraber duşa
girdi. üstündekileri ve kirli sepetindekileri toplayıp çamaşır makinesine
doldurdu, içine bolca deterjan döküp çalıştırdı (bak pavlo, artık sadece bu
topu atacaksın çamaşırlarının içine, hiç deterjana para verme e mi oğlum).
pavlo ırynich: termosu var, evi k. parkına yakın, hava
soğuk, sigara kullanmıyor ama kötü bir öksürüğü de yok değil.
pavlo akşamüstü termosta çay yaptı, kağıt
peçetenin içine şekerlerini koydu, bir kupa yanında fazladan bir kupa daha
aldı. pavlo'ya apartman kapısını kapıcı açtı. sekiz dakika sonra parka giriş
yaptı, telefonu çaldı ama elleri dolu olduğundan cevap veremedi (aşkım, bu gece
sana geleyim diyorum, yemek yedin mi?). 'her zamanki yer'i olan insanları
kıskandı pavlo ırynich, rastgele bir yere oturdu. soğuk katlanarak artmakta,
burnundan sümükler akmak üzereydi. çay koydu, çok şeker attı. kaşık almamıştı
pavlo. cebinde getirdiği '3 ü 1 arada'lardan birinin içini çöpe döktü, ambalajı
ters çevirdi, çantasındaki kalemi çıkarıp ambalajın içine soktu. bunları yapması
47 saniyesini aldı.
pavlo ırynich: parkta tek başına, çay içiyor,
telefonunda bakmadığı bir cevapsız araması var, henüz yarına yetiştirmesi
gereken raporları yapmadığını bilmiyor.
çevresine baktı pavlo, yan bankta
ellerinde eldiveni olan bir kız gördü, kupasına daha sıkı sarıldı. sonra göz
göze geldiler, pavlo gözlerini hemen kızın avucundaki kitaba kaçırdı (geçen
partide bir kızla tanıştım pavlo). tekrar kıza baktı, kızın hala baktığını
görünce elindeki termosu işaret etti. kızın başını salladığı görünce termosuyla
birlikte yan banka yöneldi. çayı doldurdu, peçetenin içindeki şekerleri uzattı,
çayı kendisi karıştırdı. kız çayı alıp kitabı okumaya devam etti. pavlo önüne
bakarken “her şey bir şeyin etrafında durmadan döner, insanın payına
düşen sarhoşluktur“ dedi. kız anlamsızca başını çevirdi, pavlo açıklama
gereğiyle doldu:
“kitapta geçiyor da.“
“oraya kadar gelmedim herhalde“. pavlo ırynich
tedirginlikle gülümsedi, daha da konuşmadı (konuşsana be adam).
pavlo ırynich: biraz utangaç, daha da konuşacağını sanmıyor,
çay tam kıvamında, burnu kızarmış, cebinde peçetesi yok ve bunun farkında
değil, yanındaki kıza kumpir ısmarlamak istiyor, kendisi de çok seviyor ama
sevgilisi sevmediği için uzun zamandır yemedi.
“kumpir
yemeye gidelim mi?“
“sana
gidelim.“
pavlo şaşkın ama huzurlu. çayından son
yudumunu aldı, eşyalarını topladı. saatine baktı, saatine bakamadı, rahatlıktan
evde unutmuş olmalıydı.
kapım çaldı, birtakımçokmühimevgereçleri
pazarlamaya gelmişler, gönderip içeri döndüm. murat hareketsiz beni bekliyordu,
çayımı doldurdum biraz önce koltukta bıraktığım bedenimin üzerine oturdum.
murat atıldı önce.
“ee, olum
sonra noldu, çatlatmasana adamı.“
“uyandım
murat, nolucak.“
bu hikayenin aslını bilen adama
sevgilerimle
kış - yarıyıl tatili - 2009
3 yorum:
Kayhan artık yazılarını üniversiteli bir genç olarak okumakta ama hala beğenmekte sevgilerimle ;)
Sohbetlerde tebriklerle teşekkürlerin hep karşılıklı buluşmalarına denk gelmiştim ama bu sefer ikisini de kullanan tek bir kişi, yüzünü Kayhan'a dönmüş biri.
Başarının kriterini kendince belirlediğin bir üniversite hayatı diliyorum. Burada sevgilerin Kayhan'a çok soru sormayan adamın yanından olduğu unutulmamalıdır.
:)) Kayhan tekrar tekrar teşekkür ederken izinden yürüdüğünü belirtmeden edemeyecek çağımın delisin ;)
Yorum Gönder