11 Ağustos 2011 Perşembe

öptümbay...*

Sevgili Fatih Emniyet Müdürlüğü,

Bir ehliyet almak ki bu kadar zor olsun, sanki ülkenin tapusunu alıyorsun üstüne. Başta kursuydu, sınavıydı, sağlık raporuydu, harcıydı, belge toparlamasıydı, randevu almasıydı böyle zorlukları var. Sonrasında başka bir zorluğu var ki ben ona değinicem biraz.

Ehliyetle ilgili her işimi hallettikten sonra belgeleri emniyete verme işim kalmıştı. Bunun için de internetten randevu alıyorsun, rahat yani, güzel sisteme geçmişler, randevu saatin belli gidip belgelerini teslim ediyorsun sana bir gün veriyorlar, o gün gidip ehliyetini alıyorsun. Tabi bu anlattığım ütopya, yalan dolan, yani gerçek de bu kadar kolay değil.

Geçen hafta oturduğum ilçenin emniyetinden randevu alıp gitmiştim lakin görevli belgelerimi gittiğim kursun bulunduğu ilçenin emniyetine teslim etmem gerektiğini söyledi, boynum bükük eve döndüm ve Fatih İlçe Emniyet'e kur yapmaya başladım. Pazartesi sabahı zarınan zorunan son gün olan perşembenin son saatinin -15.00/16.00- sondan bir önceki randevusunu -29- kapmayı başardım. Randevu dosyasının çıktısını almam gerekiyormuş, bilgisayara kaydettim, flash belleğe attım, 'daha sonra alırım çıktısını yeaaa' diyerek salladım. Yalnız evrakları teslim etme adresi olarak iki farklı yer yazılıydı randevu kağıdında, ben de hiç arayıp sormadan ikincisinin doğru olduğuna kanaat getirerek perşembe 13.30 gibi yola çıktım.

İlk başta çıktı alacaktım ama yoldayken aklıma gelince oralarda bir yerden bulurum diye geri dönmekten vazgeçtim ve cebimde para da olmadığından bursumu çekmeye bize biraz uzak olan Ziraat Bankası'na yürüdüm. Parayı çektikten sonra tramvayla Gülhane durağına gittim. Fatih İlçe Emniyet oraya kaydırılmış, mekanı buldum ama dedim dur içeri girmeden şu çıktıyı alayım. Lan geziyorum geziyorum yok, yürüye yürüye Sultanahmet'in oraya geldim, orada bi yer buldum, işte sahibi geldi dedi 'burası turistik yer, fiyatlar biraz farklıdır, bir bak istersen'. İçimden dedim ne kadar fark eder ki, sonra baktım çıktı 1 lira, bilgisayarı kullanmak 3 lira. Bir yerde mecburum 'tamam' dedim. Bu arada aklıma geldi:

-Çıktı alırken bilgisayarı kullanmış sayılıyor muyuz?, dedim.

'Evet' dedi, 'bu yüzden istersen otur bir 20 dakka kullan, paran boşa gitmesin'. Zamanım yoktu, o yüzden imalı biçimde 'sağ olun, acelem var' dedim. Çıktıyı aldım, adam:

-Sen 1 lira ver, yeter, dedi.

Sevindim tabi, 4 lira nerede 1 lira nerede. Hem fazladan bir yüksek sesli de teşekkür etmedim, zaten hakkı değil lan neye alıyor 3 lira, bilgisayar olmasa çıktıyı nereden alacak, aptal bunu hiç düşünmüyor sanki.

Neyse, aklıma gelince yine aynı şekilde sinirleniyorum. Hemen emniyete gittim, nereye başvurmam gerektiğini sorduğumda adam 'biz bakmıyoruz, sen Fatih Kaymakamlık'a gideceksin, Vakıf Greba'nın karşısında' dedi. Saate baktım 15.19.

DaDaDa Daannnn. Acaba kahramanımız yetişebilecek mi?


Hemen koşup tramvaya döndüm, Çapa durağında indim, oradan aşağıya Vatan Caddesi'ne doğru koşturmaya başladım. Bu arada gözüm saate ilişiyor ara ara: 15.45.

Yol boyunca işte mahkemesiydi, büro amirliğiydi, çocuk suçlarıydı, güvenlik güçleriydi böyle bir ton birim yan yana ve benim gitmem gereken kaymakamlık en sonda. Tabi koşarken bundan haberim yok, her yeni binanın başlangıcında soruyorum, herkes biraz ileride diyor; lan söylesenize ne kadar biraz ona göre gideyim, ne bileyim 100 metre de, 200 de, 3000 de ama de bir şey yani.

Sonunda koşa koşa kaymakamlıktan içeri girdim, işlem yapmam gereken yeri buldum, evraklarımı çok tatlı ve güler yüzlü bir bayana teslim ettim, çıkışta bir bankın üzerine oturdum. Saate baktım: 16.00

Anlamadığım nokta niye şunun yerini doğru düzgün açıklamazsınız a Fatih Belediyesi, neden yani, çok mu zor ya da ne bileyim niye iki farklı adres koyarsın da insanın zekasını zorlarsın. Lan oruç oruç çektiğim bu çileler reva mı bana!? Emniyet ve ehliyet bir daha bana bulaşma olur mu?

Hadi seni de
Öptüm bay!




Sevgili Aptal D&R Kasiyeri,

D&R'la olan ilişkime şu yazımda biraz değinmiştim ama D&R'la asıl derdimi şu yazımda dile getirmiştim(ikinci fotoğrafın hemen altındaki yazı). Bugün,-yazının burasına kadar okuduysan artık biliyorsun- anlattığım kahırbelaları yaşayan ben eve dönmeden önce son olarak kredi kartı borcumu yatırmak için yolumun üstündeki alışveriş merkezine uğramıştım, parayı imansız atm'ye yatırdıktan sonra mağazaların vitrinlerinden kendimi süze süze dış kapıya yöneldim.

İşte o an çakan şimşeklerin kafamdan değil de yağmurdan ötürü olduğunu görmemle durayazmam bir oldu. Hayatımda gördüğüm en şiddetli yağmurdu ama tabi benim bunu biraz daha süslü betimlemem gerekirdi şayet yeteneğim olsaydı. Velhasılı kapıda yağmurun birazcık insaf etmesini beklerken aklıma ne kadar uzun zamandır Uykusuz almadığım geldi, tekrar alışveriş merkezine girip D&R'ın katına çıktım. Hemen kasanın yanında duran ayaklı şeyden Uykusuz'u çekip aldım, hem bir kaç dergiye bakmak için hem de biraz vakit öldürme çabasıyla mağazada dolaşmaya başladım.

Burada araya girmek isterim, yine geçmişte bir yerlerde D&R'dan 1 liraya film aldığımı söylemiştim ki eğer hala hız kesmeden buraya kadar okuduysan ve yukarıdaki linke tıklayıp dediğim kısmı da okuduysan haberin vardır, haberin yoksa da artık dediğim linke tıklayıver bi zahmet. Tarifsiz duygular içinde yine o köşeye doğru yöneldim, 1 liralık almadığım film kalmamıştı ama 2,99'a lisedeyken bir kısmını izleyip çok beğendiğim müthiş Fatih Akın filmi Kebab Connection'a rastgeldim. Ee tabi almamak olmazdı ve aldım.

Biraz daha kitaplar arasında dolaştıktan sonra kasaya yöneldim; Uykusuz 2 lira, film 3 lira, cebimden bir beşlik çıkardım. Şimdi burada yine bir parantez açmak isterim: D&R alışveriş yapan müşterilerine ücretsiz Radikal gazetesi hediye ediyor. İlk başlarda sadece Uykusuz aldığımda bile hediye ederlerken sonraları biraz daha kallavi alışveriş yapan müşterilere vermeye başladılar.

Evet, flashback'imiz burada sonlanıyor. Ben kasaya doğru yaklaşırken ve cebimden bahsi geçen beşliği çıkarırken hep aklımda bedava Radikal alacağımın mutluluğu vardı. Kasiyer aldıklarımı okuturken ekrandan izliyorum ben de; Uykusuz: 2.00 TL, Kebab Connection: 2,99 TL bir de cızzırt cızzt diye fiş kesme sesleri hayal et ve sonunda beklediğim an da gelmişti; Radikal: 50 KR, pızzırtt cızzırt Radikal: -50 KR HEDİYE. O an bir kelebeğin kanat çırpışlarıyla basite indirerek anlatabileceğim bir mutluluğum var. Kasiyer torbayı pazarcı stiliyle açtı, filmle dergiyi koydu, gazeteyi koymadan bana uzattı ve yanındakiyle muhabbete döndü. Resmen dünya başıma yıkılmıştı, lağn itin oğlu versen nolurdu lan, elini uzatıp orada duran ve eminim geri iadesi size külfiyet olacak gazete yığınından bir tanesini bana versen nolucaktı, be eşşeğin evladı yüzüme baksan da gözlerimi gazetelerin üstünde kilitlediğimi farkedip 'aa beyfendi size gastenizi takdim ediyim' desen nolucaktı.

Ben de ayrı dangalağım, 'afedersiniz gazete de alabilir miyim' diyemiyorum, isteyemiyorum işte hakkımı azına sıçiyim, isteyemiyorum, utanıyorum, huyum değil lan işte. Ama bütün suç işini iyi yapmayan sen aptal D&R kasiyerinin, bir daha asla hayatıma dahil olma, fatura kesme, para üstü verme bana seni cahil.

Öptüm bay!




Sevgili Çakma Luis Vuitton Çanta Kullanan Bayanlar,

Sizi metroda, tramvayda, sokakta, orada burada görüyorum, yeter be kusturdunuz artık, yeter. Neden Zeytinburnu 58. bulvardan hanım hanımcık bir çanta alıp kullanmıyorsunuz da ısrarla çakma Luis Vuitton alıyorsunuz! Ortalıkta ciddi anlamda sayısı her geçen gün artan kötü çantalarla geziyorsunuz, hadi bunu geçtim, çakma çantalar da kullanıyor olabilirsiniz, elbette özeniyorsunuz alın kullanın tabi, aptal değilsiniz ya o kadar para bayılacaksınız gerçeğine, buna da kabülüm ama nolur artık çakma Luis Vuitton çanta almayın, o bok renkli çantalarla caka satmayın.

Misal giydiğim bir gömleği birisinin üstünde görsem ve o gün onu giymemiş olsam bile benim için o gömlekten soğuma vakti çoktan gelmiştir de geçiyordur bile. Yani siz böyle bile mi hissetmiyorsunuz be sevgi çiçeklerim, aşk kelebeklerim?

Peki sana ne demeli gerçeğine o kadar para bayılan parasının düşmanı bayan! Zaten piyasada onbinlerce -Aziz Nesin'de hep birleşik yazar, ona özendim- çakması varken senin kolundakinin gerçek olduğuna beni hangi güç inandıracak!? Genel kanım kola takılmış her Luis Vuitton çanta sahtedir, bunu değiştirmemi bekleme Levent'de bile karşılaşsak.

Demem o ki nolur artık genç kızlar, olgun bayanlar, milf mature kokana teyzeler başka çantaları da kullanalım, göz zevkimizi bozmayalım. (sanki Luis Vuitton'un viral reklamını yapmışım gibi hissediyorum, çok garip)

Öptüm bay!



Sevgili yazının sonuç bölümüne gelmiş ben,

Son zamanlarda yazmasalar da bu şekilde şikayetlerini dile geitirip rahatlayan ve bana bu yazıda ilham olan bir site var, gidin orada biraz eğlenin. Adres şu ola http://www.optumbay.com/. Benden çok daha iyi şikayet anlatabiliyorlar, kıskanıyorum.

Buralarda hayat böyle, hepinizi öpüyorum, en çok da seni kereta, şu kadar uzun yazıyı okuyup sonuç kısmına geldin ve hala yazıyı bitirmeyip laf gevezeliği yapan bu adama katlanıyorsun, seviyorum seni. İsterdim bu da günün şarkısı diye paylaşayım ama benim tarzım öyle değil, bana yaz sana liste olarak gönderirim,  söz, yeminlen.

Neymiş?! *http://www.optumbay.com/

ÖptümBay!