2 Ocak 2011 Pazar

bazen düşünüyorum da

* Özellikle ulaşım araçlarını kullanırken düşünüyorum ben. Önce araca biniyorum, ardından gözümün seçebildiği kadarıyla insanları süzüyorum ardından düşünmeye başlıyorum. Çünkü insanların düşünceleriyle büyüdüğünü yeni yeni anlıyorum. Düşünmediğim zamanlarda küçük gördüğüm insanlardan kendimce af diliyorum, bilhassa tiplerine bakarak yadırgadıklarımdan.

* Vasat bir senaryo, kendince kaliteli sanat yönetimi –kaliteliden kasıt çakma resimler, reklamını yapma koşuluyla kullanılan zengin restoranlar, ikeya evleri- ve parayla sağlanan kaliteli kameralar bir araya gelince iyi film çekilmez arkadaş. Ben oyuncular dâhil yedi kişiyle bir film çekmek istiyorum mesela, işte o zaman görüşürüz diyesim geliyor. Adı da manevralar.

* Kumkapı’da tren istasyonunu gören bir evde çekmek istiyorum filmi. Mutfak sahneleri için dondurulmuş sebzeler kullanmak istiyorum, sonra bir masada oturmuş yemek yiyen insanlar olsun istiyorum, hatta içlerinden biri büyük şapkasıyla gerçek bir Musevi olsun istiyorum.

* Amatör ruhla yapılmış her işi takdirle karşılıyorum ama bazen kızmıyor da değilim. Kim kötü bir iş çıkarsa eee amatörüz abicim diyor. Neden amatörlüğün arkasına sığınıyorsunuz oğlum siz. Bir iş yapmadan önce azıcık okuyun, deneyin sonra yapın .m koyim.

* Benim boğazı yüzerek geçmek gibi bir fantezim var. Esasında başarabilir miyim, emin değilim ama hep ileriki bir zamanda yapabileceğime dair inancım tam.

* Yemek yapma konusunda hiç başarılı olamadım, aslında bunun suçlusu tek başına ben değilim, gerekli şartlar oluşmayınca pek ihtiyaç duymadım o yüzden. Halbuki hep bir gurme edasıyla televizyon programlarında yemek eleştirisi yapmak istemişimdir.

* Yurtdışında gezmek denilince benim aklıma ilk İzlanda, İrlanda, İskoçya ve Bosna-Hersek gelir. Ne bileyim hiç öyle Amerika, İngiltere, Fransa, İspanya gibi zengin hayaller kurmadım bu güne kadar. Yatmadan önce varsa yoksa bu ülkeleri düşündüm. Şöyle atlayıp trene bütün Balkan ülkelerini görmek istiyorum, kiliselerde, istasyonlarda sabahlamak istiyorum. İşte bir gün bu hayallerimi birine anlatıyorken pat diye araya girdi ‘hippi gibi mi’ dedi, gibi gibi dedim. ‘Banyo falan yapmadan yani’ dedi, sen alajak dujj demek istedim ama fesüphanallah çektim.

* İnsan bazen arkadaşlarına dışarıdan da bakabilmeli bence, kıyafetlerine, konuşmalarına, hayata bakış tarzlarına falan. İnsan kendini arkadaşlarına o kadar yakın hissedince onlara başka birinin gözünden bakamıyor. İşte bu yüzden geçen Doğan’ı düşündüm. Saçları uzun, hafif kısa boylu, toparlak, bıyıklı, deri montlu Doğan’ı. Eğer metroda Doğan’ı tanımadan yolculuk yapsaydım ona nasıl bakardım diye düşündüm. Belki pek önemsiz gelirdi ya da içimden derdim ki şunun saçlarına bak, kızların ki bu kadar uzun değildir. Ama tanıdığım Doğan hakkında yorum yapmamı isteselerdi onu kendi çapında yüce idealleri olan farklı bir insan olarak tanımlardım. 2 sene öğretmenlik okuduktan sonra bölümü bırakıp başka bir bölüme geçen kaç deli vardır ki şu hayatta derdim, sonra bu devirde grubuyla plak çıkarmak isteyen ağır sapkın biri derdim, beni Freddie Mercury ile tanıştırmış insan derdim, bunları derdim yani. Ama tanımasaydım Doğan’ı, pekala ağzımı yamultarak salak derdim, ahmak derdim, montofon ineği derdim.


* Her seferinde radikal kararlar alıcam diye diye bakkaldan radikal alıyorum. Yalan lan aslunda, bak ben şimdi gidiyorum D&R'dan alıyorum Uykusuz'u, orada bedava Radikal gazetesi de veriyorlar. Halbuki bizim bakkal Uykusuz, Penguen falan bile getirmeye başladı ama işte 25 kuruşluk gazetenin ve D&R poşetinin cazibesine kapılıp bakkala ihanet ediyorum. Ha, bir de D&R'da 1 liraya film satıyorlar, geçen gün dayanamadım 2 tane daha aldım, eve geldim bi saydım 7 tane olmuş.
 
* Radikal kararlar konusuna gelince, evet alacağım -alıcam diye okunur- ama tam beceremiyorum, yani tam alıyorum sonra vazgeçiyorum. Sürekli vazgeçmemin 2 sebebi var. İlki gözlerim, gerçekten yakında hiç göremeyeceğime dair inancım gün geçtikçe artıyor. Solu kaybettim kaybedicem, hemen laf yapmayın, okula devre arası girsin doktora gideceğim. Diğeri ise kimseye söyleyemeyeceğim kadar mühim bir sorun, yani dostum kişisel algılama söyleyemem.
 
* Açık Radyo'da program sahibi bir insan olmak da fena olmazdı be Noel Baba.

*Fotoğraflar Açık Radyo'da Cazır Cazır programının sahibi Deniz Koloğlu'nun bloğundan: http://cazircazir.blogspot.com/ Program her perşembe 12de, eli sıkılası insan, tebrikler.

Hiç yorum yok: