22 Ocak 2011 Cumartesi

bildiğiniz şeylerin yersiz itirafi üzerine

Sıkıntılarımla boğuşurken bu sabah ‘Sevmek Zamanı’nı izlemek geçti içimden. Her zaman nostaljiyi sevmişimdir çünkü aslında yaşamana imkan olmayan ve olsaydı içini çok güzel doldurabileceğine inandığın anların büyüsüdür nostalji. Nostaljiyi Yeşilçam’da aramam da şüphesiz en doğru tercihlerimden biri.


Bugün Yeşilçam filmlerinin kötü adamlarının repliklerini çalasım var, içinde nostaljik bir seyahate çıkmak istediğim. Ama bu işi elime yüzüme bulaştırmaktan korkarım, o yüzden iyisi mi kendi nostaljimi yaratayım.

Son zamanlarda yazma konusunda sıkıntı çekiyorum, sanırım bu durum yaşamakla ilgili sıkıntılarımdan ileri geliyor. Bazılarına göre henüz genç insanların sorunları olamaz. Fakat bana kalsa ufacık çocuğun sevdiği kıza karşı duyduğu karın ağrısı dünyanın en büyük sorunları listesinde başa oynayabilir. Çünkü sıkıntıların büyüklüğü onla başa çıkması gereken kişinin büyüklüğüyle ölçülebilir.

Her neyse bugüne kadar iyisiyle kötüsüyle yazılar yazdığım oldu. Her ne kadar insanlar yaptıkları işlerle ilgili her biri benim için ayrı ayrı değerli dese de bana göre öyle değil. Yazdığım vakit hoşuma giden lakin sonradan gayet sıradan bulduğum yazılarım ziyadesiyle var. Ama içlerinden bazıları var ki benim için hep özel kalacaklar. İşte şu güne kadar ki nostaljik ilk beşim:

Bara giriyorsun, sahne de bir grup, dillerinde Everly Brothers’dan ‘bye bye love, bye bye happiness’...

Eskiden pazar sabahları hep abimle kavga ederdik ekmek almaya gitmemek için. Oysa şimdi dışarı çıkmazsam açlıktan ölebilirdim...

Hastalıklı bir iş gününün ardından eve dönme çabam vardı sadece...

Geçenlerde faturayı ödememişim diye elektriği kesmeye geldiler. Durun yapmayın, bir karışıklık olmuş bile demedim...

En sıkı yumrukların altında ezilen ben değilmişim gibi davrandım. Bunu daha önceleri tekrarladığım olmuştu. Şu anki ötekilerden farklı bir durum sayılabilirdi fakat ben yine aynı bendim...

6) NEDEN OLMAZ?
Bu işlere bakan melekler var, onlar istemezse hiç olmaz. Belki annenden beddua almışsındır, beddua tutarsa da olmaz...

Dün telefonda verdiğim saçma cevaplardan sonra evin salonunda hazırlanan sorgu sandalyesine geçtim. ‘‘Neredeydin?’’ sorusuna vereceğim en sert yanıtı ararken buldum kendimi...

Saat 03.35'se ve senin hala uykun yoksa bir önceki günü hiçbir şey yapmadan geçirdin demektir...

5'i geçse de en azından 10'a varmadı.

Hiç yorum yok: