En sıkı yumrukların altında ezilen ben değilmişim gibi davrandım. Bunu daha önceleri tekrarladığım olmuştu. Şu anki ötekilerden farklı bir durum sayılabilirdi fakat ben yine aynı bendim. Odada bulunanlara şöyle bir göz geçirdim ve dışarı çıktım. Demiştim ya ben bu gibi durumlara alışkındım. Yenilerden kısa boylu tıknaz olanın ‘ama neden, fakat nasıl’ faslını kesmesini beklemek sinir bozucu bir hal alıyordu. Tekrar içeri girdim, buna dalmak demek daha makul olurdu.
-…
-Hemen.
Duvardaki saat 4ü henüz gösteriyordu. Odaya loşluk hakimdi. Kırmızı perdeyi azıcık sıyırdım, içeri ışık doldu. Karşıda kumkapı tren istasyonu, biraz dikkatli bakınca balıkçılar görünüyordu. Camın önündeki koltuğa oturdum, elim komodinin üzerindeki mektuba gitti, bir sigara yaktım. Dumanı, içeriyi aydınlatan ışığın üzerinde yükselirken sigaranın tüm zehrini vücuduma gark etmesini keyifle bekledim. En sıkı yumruklar demiştim ya, işte onu unutun. Böylesi bir ilkti. Büyük fantezisinden geriye kulağımda fasılın müziği vardı, çocuklara seslendim sesini biraz daha açtılar. Artık kapının arkasında neler fısıldadıklarını duymama imkan yoktu. Ben kafamı arkama yaslamış düşünüyor gibi yapıyorken onun rahatlamış bedeni hala sallanıyordu. Bu günlük yeter dedim. Çocukken de hep böyle sallanırdı. Ama bu günlük yeterdi. Mektubunu okumadan cebime soktum. Kalktım ve ayaklarından kaldırdım bedenini en tepeye. Tuttum, tuttum, tuttum, ta ki çocuklar gelip ipini kesene kadar. Sonra üzerime devrildi tüm bedeni. Ben ki en sıkı yumruklar altında ezilmiştim ya bu beden hepsinden ağırdı. Bırakmaya niyetim yoktu, merdivenlerden koşarak kaçtım, sahile indim. Hava soğuktu, ayaklarım buz kesmişti. Son gücümle kaldırıp denize fırlattım. Üstüme az su sıçratmadı kerata. Şişmiş vücudu yavaş yavaş suya gömüldü, gözden kaybolana kadar izledim. Arka cebimde durmaktan düzleşmiş paketi çıkarıp ağzıma bir sigara götürdüm ama yakmadım.
Tıknaz olan
-Amirim, dedi.
-Gerek yok, dedim öldü o.
Bütün gün ne yaptım yemin ederim bilmiyordum. Havanın kararmasıyla akşam için hazırlanmaya başladım. Mezenin en kralını hazırladım, bugün, dedim kendime bugün sek içiyoruz. Sofraya geçtim, hem sek hem yalnız içiyordum. Ne zaman ki kafam iyi olmaya başladı o an hatırladım mektubu -tek mirasımı-. Buruş buruş olan kağıdı düzelttim ama vakit okumak için çok geçti. Onun yerine bir mektupta ben bıraktım masanın üstüne bir de aklımda kalan tek aile fotoğrafını.
-yazmayı çok özlemişim-
1 yorum:
yazmayı hep özle olur mu çağımızın delisi :) kitle hala yazılarının peşinde.. Sevgiler .. Kayhan
Yorum Gönder