Hayat hep yarım ekmek arası ‘Sokak’ kıvamındaydı bizimkiler için ve elbette benim için. Taksimin arka sokak yarım barlarından bozma bir mekanda çalmaya başladık hep beraber. Esasında hayallerimizin işini bir Bond çantayla grandtuvalete satacak kadar yavşaktık hepimiz. Ama biri blues dese dünyayı yakacak kadar da cesur çocuklardık.
O dönemler canlı müziğin sadece pavyonlarda söylendiği zamanlardı ve bizim adımız ‘Sokak Çetesi’ydi, hepsi o. Zaten zamanla bize pek uymadığından ‘çete’yi atmış, sadece ‘sokak’ olarak kalmıştık. Grup olarak 10 üzerinden 2’yi, bilemedin 3’ü zor alırdık. Pek iyi çalamadığımızı üst katta oturan Kaltak Seniha’da söylerdi. Aç parantez Kaltak ismini biz koymamıştık, onun ismi Kaltak Seniha’ydı kapa parantez. Ama blues denilince hep akla biz gelirdik o zamanlar.
İyi çocuklardık esasında. Bir de bodrum katı kiralamıştık 125bin liraya. Hasbelkader ödeyebiliyorduk kirayı ama işte bir de faturalar olunca... Yerler parkeydi, duvarlarda Bilal’in ordan burdan yürüttüğü retro posterler vardı. Bir de çok iyi hatırlarım Modern Times filminin posteri vardı; Sokak grubunun beraber izlediği ilk film. Mutfakta bardan aşırdığımız dibi gelmiş votka şişeleri, mütemadiyen içinde makarnanın bıraktığı izler taşıyan tabaklar ve hepsi bu kadar, başka da bir şeyimiz yoktu.
Bizim için hep umut vardı ve ah birde bir türlü doğmayan güneş. Gecelerin karanlığından beter olmuş satırlarımız, ışığın ara sıra uğrayıp bir iki paket makarna bıraktığı yüzüne hasret kalmıştı. Ve biz yine de iyi çocuklardık Osman biraz piç olsa da. Blues dışında hep beraber sevdiğimiz başka tek bir şey varsa o da 60lar ve 70lerdi. Osman bir gün yanında sonraları üzerinden aylarca espriler yapacağımız hatta gittiğimiz her yere taşıyacağımız bir pikapla geldi, işte o zaman başka bir şey oldu. Hepimiz yemek paramızdan arttırdıklarımızı plaklara vermeye başlamıştık.
Biriniz bizim için en önemli tarihi soracak olursa şüphesiz aylardan kasımdı diye söze başlarız. Sıkıntılı geçen kasım ayının son günleriydi. İki aylık birikmiş kira, üstüme kayıtlı faturalar ve birde o akşam son kez çaldığımızın farkında olmadan yaptığımız 70ler partisi. Sedat’ın saatini Ermeni terziye rehin bırakmasıyla üzerimize 70lerin İspanyol paça pantolonlarıyla, boğazlı kazaklarını geçirdiğimiz son gecemiz.
‘Sokak’ olarak o sokağa, o bara, Kaltak Seniha’ya son kez veda ettik ve hayallerimizin sis bulutu içerisinde gözlerimizin önünde yok olmasına izin verdik. Eve döndük, Osman hemen gelirim diyerek ayrıldı. Hepimiz bir köşede sessiz sedasız gözyaşları döküyorduk. Osman elinde bir plakla içeri girdi, pikaba yöneldi, önce biraz cızırtı ardından çıkan ses: ERKİN KORAY, FESUPUNALLAH
bodrum katının tuvaletinden kağıda dökülenler
18 Kasım '97
18 Kasım '97
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder