''Annesi birden fenalaşmış, çocuk da genç tabi ne yapsın o telaşla komşuya koşmuş. Komşunun aklına gelmiş de ambulans çağırmış, çocuk ambulans gelinceye kadar annesinin başından ayrılmamış. Ambulans gelmiş, kadını ambulansa taşıyıp yola çıkmışlar. Yola çıkmışlar çıkmasına ama günlerden cuma, E5 tıkalı, araçlar hareket etmiyor, üstüne bir de yağmur. Onlar için yağmur bereket yerine felaket getirmiş. Annesi fenalaşmadan biraz önce şimdi gidemedikleri kadar uzak bir noktada üç araç ve bir otobüs kaza yapmış, otobüs yolun üç şeridini kapatacak şekilde yan yatmış, trafik polisleri beklenmiş, savcıya haber verilmiş, karşılıklı bağrışlar, suçlamalar olmuş. Hal böyle olunca da yaşlı kadın ambulansta can vermiş. Çocuk hemşireye 'annemden ummazdım bunu' diye bağırmaya başlamış.''
Karşısındakinden ses gelmeyince anlatmaya devam etti.
''Buradan sonrasına komşusunun kocası yardım etmiş. Annesini almışlar, yıkamışlar, götürmüşler, aile mezarlığında kocasının üzerine defnetmişler. Mezar başında dua eden hocanın parasını da yine komşusunun kocası vermiş. Babası bundan 3 sene önce açık kalp ameliyatı sırasında hayatını kaybetmiş. 'Adamın içkisi sigarası da yoktu, bir sabah hiçbir şey yokken üstelik' denmiş arkasından. Komşusunun kocası definin akşamı çocuğu almış karşısına, bazısı böyle durumlarda ne konuşması gerektiğini iyi bilir ya, bu adamda öyleymiş. Ne yapması gerektiğini anlatmış bir bir.''
Eliyle çay işareti yaptı garsona, kendisini ve karşısındakini göstererek.
''Devrisi gün sabah, çocuk babasından kalan inşaatı tamamlamaya Zonguldak'a gelmiş altında minibüsle. Zaten inşaatla ilgilenen ustabaşı varmış, o da öyle yapılan işleri denetlemeye başlamış. Ama gün geçtikçe de psikolojisi bozulmuş. Ustabaşına biri beni takip ediyor, bana bir silah alalım diye diretse de ustabaşı...''
Önümdeki çaydan son yudumumu aldım, cebimdeki bozukluğu bardak altlığının köşesine bıraktım, aynada solgun yüzüme baktım, parkamın yakalarını kaldırdım, kahve kapısından çıkıp inşaata doğru yürümeye başladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder