17 Ocak 2012 Salı

yatmam gerek

Düşünce yalnızı olmak diye bir şey vardır.

'kedileri severim mesela', 'parkları severim', 'dinlemeyi severim', 'Halil Sezai konserini kaçırmak, üzülmek', 'kar yağıyor', 'kar yağıyor diyenlerden nefret ediyorum', 'en sevdiğim kitap Şeker Portakalı'dır', 'Aaa kız bu sen misin, çok tatlı çıkmışsın', 'burada cikcikliyorum', 'Can Bonomo kim  ya ahaha, herhalde bir arkadaşa bakıp çıkacak', 'Can Bonomo'yu tanımayan cahiller görücekler günlerini', 

Belki de düşüncenin ya da düşünmenin kendisi yalnızlığı getirir.

'her şeyimi erteliyorum, puff birazdan ders çalışmaya başlıycam ama muhtemelen onu da ertelerim', 'ders çalışmaktan nefret ediyorum, sınav sistemine sokucam yani', 'sevgilimle gittiğimiz cafede benim eski sevgilimle karşılaştım', '9gag, ahaha çok gülüyorum', 'fotoğraf çekiyorum ben ama asla fotoğrafçı olarak anılmak istemem, sinemayla da ilgileniyorum', 

Yalnız olduğunu düşünmek halbuki saçmadır, aynı anda binlerce insan yalnız olduğunu düşünüyor olamaz mı?

'kişisel gelişime inanıyorum', 'canım çok güzelmiş blogun, benim bloga da beklerim', 'seni mimliyorum, seni de, seni de', 'Oğuz Atay'ı çok seviyorum', 'hımm retro, hımm vintage', 'hayat çok sıkıcı', 'buralara uzun süredir uğramadığım için özür dilerim', 'çekinme haydi bana soru sor', 'paylaştığım fotoğrafın altına sitemin adını yazmalıyım, yazmalıyım, yapmalıyım bunu'. 

Oysa uzun zamandır böyle kin kusmamıştım. Oysa uzun zamandır küçümsüyordum ve hala.

***

Sinemayla hasbelkader belki de ötesi bir ilişkim olduğundan 7 ay kadar önce izlediğim, izlemediğim, izlemek için sıraya koyacağım, indireceğim bütün filmlerin listesini yapmıştım. Liste yapınca önümü görebiliyorum, bundan ötesi kafam rahatlıyor. Kafamın rahatlamasından kastım normalde o listeyi yapmaya karar vermişim ama yapmıyorum ya, o zaman gece yatarken ha bire sabah kalkıp kesin yapıcam, diyorum, şu filmi de eklerim diyorum, lan şimdiye kadar böyle böyle aklıma gelen filmleri bir yerlere kaydetseydim işim kolaylanırdı diyorum.

Bu gibi aklımı kurcalayacak düşünceleri defetmek için şimdi buraya ufak çaplı ne yapsam iyi olur listesi hazırlıyorum. İsmini ne yapsam iyi olur listesi koydum, çünkü bu bir kariyer planlaması ya da yapılacaklar listesi değil.

1- Comenius başvurumu tamamlayıp, yollarsam iyi olur. Zira seneye yurt dışında stajyer öğretmen olmak istiyorum.
2- Kpss sınavına gerektiği kadarıyla çalışsam iyi olur. Açıkçası bu sınavı bir bonus olarak görüyorum, ondan önceki planlarım tutmazsa diye. Sonuçta en kötü koşulda açıkta kalmak falan istemem.
3- Üds, Kpds ve Ales sınavlarına girersem iyi olur. Zira hem lazım olur hem de Comenius'a gidemezsem Yüksek Lisans için başvurumda kullanırım. 
4- Yüksek Lisans için ilgilendiğim alanda arayışlara başlarsam iyi olur.
5- Her daim geniş çaplı bir blogum olsun istedim, içinde farklı kategorileri olan. Bu olabilir, üstüne düşmeliyim.
6- Bir şekilde 440 lira tutan kitap serisinin ilk 100 liralık kısmını almaya gayret etmeliyim. Burada garip olan uzun bir süre kitap almaya meraklı bir insan değildim.
7- Açık Radyo'da program sahibi olmak istiyorum. Seneye İstanbul'da kalırsam başvurmaktan çekinmiycem.
8- Üstteki maddelerin hiç biri olmazsa askere gitmeyi kafaya koydum.

Bunu unutmamalıydım, bunu unutmamalıydım edisyonu:
9- Ben hiç Ankara'ya gitmedim, bu ara tatilde trenle bir Ankara yapsam iyi ederim. Bu sevda da Barış Bıçakçı'dan yadigar.

15 Ocak 2012 Pazar

neredeyse yanılıyorduk

Herkese kendinden bir şeyler eklememelisin derdi bir zamanlar, sen eksilirsin, yarım kalırsın, yetemezsin sonra kendine. Beylik sözlermiş gibi de söylemezdi bunları, laf arasına sıkıştırır gibi, daha pek çok anlatacakmış da aklına ilk bunlar gelmiş gibi söylerdi.

Değiştirmemelisin kimseyi ve değiştirmeye çabalamamalısın çevreni. Yutmazdı kelimeleri, oturduğu yerden dikkatini cezbeden bir şey olur da ayağa kalkar gibi hazır pozisyonda söylerdi bunları. Kulak ardı etmenin kolay olduğu yıllardı tabi.

Yapılan betimlemelerin en çok romanlara yakıştığı berbat kokulu bu şehirde, öğütleri hep o verirdi, konuşma sırası hep onun olurdu. Boş fabrikaların ölümü anımsattığı bu şehirde sessizlikten yana, arkadaşlıktan uzakta, soğuk mezelerin yendiği akşamlarda onun sesi çınlanırdı kulaklarda.

Kışa yakışan cümleler kurardı, hep yanından geçtiğimiz ama bizim kurmayı akıl edemediğimiz cümleler. Şimdi, diye başlardı söze uzun bir fikrini açıklamaya koyulmadan önce. Halbuki 'şimdi' hepimizin aklına gelebilirdi ama biz devamını dolduramazdık cümlelerin. O ise ardı arkası kesilmeksizin anlatırdı. O sıralar aklıma gelirdin Barış. Barış olsa hep kendinden söz eden bıkıp usanmadan kendinden bahseden insanlar diye betimlerdi onu derdim. Değil mi Barış?

Bu düşüncelerden kurtulmak içindir ki seninle konuşmayı seçtim Barış. Bana ihtiyacın mı var, sen kendinle de konuşabilirsin. Pek tabi konuşurum konuşmasına ama seni özledim. Ama ben öldüm. İşte sorun da bu. Öyleyse konuşamazsın. Seni çok iyi tanıdığımdan bal gibi de konuşurum, hem söylesene Barış, herkese kendinden bir şeyler katar mı insan? Başarmak açısındans... Hayır, tabi ki başarabilir ama ben eklemeli mi, onu soruyorum. Ekleyebilir ama eklememelidir. Peki neden böyle düşünüyorsun? Yanlış düşündüğümü mü düşünüyorsun, bu sorunun gerekliliği nedir? Yanlış düşünüyorsun işte, insan herkese az çok bir şeyler ekler kendinden. Sen bunu bencilliğinden yapıyor olmayasın. Belki de Barış belki de.

Üstteki kayıtlara ek olarak düşülmüş bir de not vardır.

Not: Barış, sen derdin benden kitap isteyen birine ona çıkarıp kalbimi de verirdim diye, işte sen nasıl kendinden bir şeyler katıyorsan ilişkilerine, benim de bu düşüncemin kötü bir yanı yok, hem hatırlanmak iyi şeydir. Bencilliğin de pek bir mahsuru yoktur.

-İyi müellif yazdıklarının anlaşılıp anlaşılmaması derdine düşmez benim gibi, belki içinden geçirir bu düşünceyi ama dillendirmez ama işte ben söylüyorum, ne anlatmak istediğimi anlamayacak kimse, halbuki anlaşılmasını isterdim-

Müellife not: Senin ne yazdığının ne önemi var, okuyanın ne anladığından sana ne.

3 Ocak 2012 Salı

benim garip çaresizliğim

'...Çok isterdim ama yapamam, şiir yazamam. Okumak kimilerine yazmayı öğretir, banaysa yazmamayı öğretti. Şöyle düşünüyorum yani, insanı kendinden geçiren bütün faaliyetlerin nihai amacı, o faaliyeti yapmamayı, o faaliyeti yapmadan da hayatta kalmayı öğretmek olmalı. Edebiyat da bunu öğretmeli, hatta ibadet de. Anlıyor musun? Ayrıca edebiyatçıların, özellikle de şairlerin güzellikle ilişkilerinin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Ya ona itaat etmek istiyorlar ya da hükmetmek. Güzellikle birlikte uslu uslu yaşayamıyorlar. Budalalık değil mi sence bu?...'

Barış Bıçakçı

'Zor olanın geride bırakmak eyleminin kendisi olmadığını düşünüyorum, bilakis zor olan, geride bıraktıktan sonra arkaya dönüp bakma eylemidir. Bunu şöyle de açıklayabilirim, Mihayloviç öldü ama Romanoviç yaşıyor. Bizim burada Mihayloviç'i geride bırakmamız doğalken onu unutmamız doğal değil. Tıpkı içinde bulunduğum durum gibi. Bundan sonrası çok daha fazla okumaktan ve yorumlamaktan geçiyor. Bundan başka bellice bir çekincem şu olur ki bir grup insan vardır, sizin küçümsediğiniz, güldüğünüz ve bunu ifade ettiğiniz eylemler içine girerler. Onlar kendilerine göre iyidirler ama siz onları eleştirirsiniz. Size göre siz doğruyu yaşıyorsunuzdur. Daha sonra sizden üstün başka bir grup gelir ve size sizden aşağıda olanları aşağılıyorsunuz diye kızar. Bu insanlarla beraber bir komün oluşturursunuz. Fakat başka bir azınlık vardır ki ne aşağıladığınız gruba, ne sizin onları eleştirmenize ne de diğerlerinin sizin bu davranışınızın karşısında tepki göstermesine ses ederler. Böyle azınlıklar gerçekten vardır.'

Elveda etmek en büyük çaresizliktir. 

Burak B.