11 Temmuz 2010 Pazar

iki beyefendi

İki beyefendi. Pangaltı’dan Taksim’e doğru yürüyorlar. Biri ötekinin söylediği marşa ıslıkla eşlik ediyor. Uzun olanın üstünde çizgili beyaz bir gömlek, keten bir pantolon. Islık çalanda ise siyaha yakın bir takım elbise; neredeyse eski bir ceket, dağınık ama temiz sarı saçlar. Kolunda hangi tarihten beri çalışmadığı belirsiz bir saat. Yanlarından geçen piç özenmiyor değil hani.

İki beyefendi; biri 70ine merdiven dayamış, öteki 60’ın ortalarında. Taksim’den aşağıya salınıyorlar. Uzun olanın elinde baston. Yeni Rüya kapanalı 1 hafta bile olmamış, önünde bir sokak çalgıcısı. Elinde 1985 yapımı bir Hohner marka mızıka. 50’li yaşların verdiği yorgunluğun ispatı, arada bir dinlenmek için önüne koyduğu iskemle. Siyah takım elbiseli yanına yaklaşıyor, cebindeki birkaç bozukluğu mızıkacının önüne bırakıyor şapkasıyla adamı selamlarken.

İki beyefendi. Ağır aksak da olsa yürüyorlar yine. Uzun olanın saçları bembeyaz, sakalları yeni tıraşlı. Saat yanlarından geçen yorgun tramvayın son seferine yakın. 40’lı yaşlarının başındaki kaptan duruyor önlerinde. İçeri buyur ediyor eliyle iki beyefendiyi. Teşekkür ederek geri çeviriyorlar bu teklifi. Hâlâ yürümek tek gayeleri.

İki beyefendi. Hava biraz kırgın. Ne de olsa sonbahara güven olmaz. Uzun olan sağ elinde tuttuğu parkasını giyinmek için bastonunu San Antuan’ın gösterişli duvarına yaslıyor. O sırada baston yokluktan beliren bir rüzgarla savrulup yere kapaklanıyor. Tam almak için eğilirken zarif bir el bir çırpıda bastonu yerden alıp beyefendiye uzatıyor. Kızın suratında çok samimi bir gülümseme, göz kenarlarında hafif kırışıklıklar. 30 yaşından gün almamıştır belki. Sağ elini beyefendiye uzatmak için İncil’i sol eline alıyor dikkatlice. Sonra içeriden iki kadeh şarap getirmeye gidiyor. Döndüğünde kimseyi bulamıyor elbette.

İki beyefendi. İstiklal’in sağından yürüyorlar neşe içinde. Soluklanmak için Baylan’a giriyorlar. Pastahane kapanalı yarım saat olmuş lakin onlar özel misafirler. Pastahanenin sahibi tatlı ikramından sonra torununa dönerek kahve yapmasını rica ediyor beyefendilere. Torunu 23 yaşında bir delikanlı. Üniversite tahsilini tamamladıktan sonra aile mesleğini devralmak için geçmiş mutfağa. Şimdi üç beyefendi kahvelerini yudumlarken bu kahvelerin en fazla 10 sene hatırı olduğunu biliyorlar. Hatta siyah takım elbiseli olan, kendisine en fazla 5 sene daha ömür biçiyor.

İki beyefendi. Saat yeni günün ilk tiktaklarında. Beyoğlu’ndan sonra Tünel son durak. İstanbul’da ilk yağmur damlaları. Ortada bir şeyleri protesto eden her yaştan insan. Köşede mendil satan 10 yaşlarında iki çocuk, arkalarında annesinin kucağında uyuya kalan 1 yaşında bebek.

Hiç yorum yok: